Şeye zor demiyorum. Yani araştırma meşakkatli bir iş; makalenizi bitiriyorsunuz, bir yere yolluyorsunuz, reddediliyorsunuz ve bir tokat yiyorsunuz. Başka bir yere yolluyorsunuz, oradan da tokat yiyorsunuz. E, raporlar kötü geliyor. Moralim bozuluyor ama bu iş böyle, o zaman git başka bir iş yap. Bunu şikayet kısmı olarak görmüyorum. Bu, akademisyen hayatının cilveleri. Ben bu cilveleri çok seviyorum. Ama öbür yandan ders anlatmak ve öğrenci ile diyalog kısmında benim gözlemim, son on yılda sadece Türkiye'de değil, dünyada sıkıntılı bir gidiş var. O sıkıntılı gidişi kimilerine göre “Ah işte bu teknoloji yüzünden çocuklarımızın aklını çeliyor, bu kadar uygulamalar, telefonlar, şunlar bunlar, konsantre olamıyorlar” ya da “genel olarak konsantrasyon düşüklüğü” diye tanımlıyorlar. Ee gençlerimiz ilgisiz falan filan. Ben bunların hiçbirine katılmıyorum. Yani, bunlar problem olarak gözükebilir ama benim için problem değil. Ben bunları aşmış biriyim. Çünkü öğrencilerim, derslerime başka hiçbir yerde bulamayacakları şeyleri bulacaklarını bildikleri için gelirler. Ben de onlara yoklama filan yapmam. Benim dersime katılım yüzde doksandan aşağı hiç olmamıştır.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.