Bazı şeyler gerekli. Ancak onun için herkese tavsiye etmiyorum. Bir tanesi, bir konuda uzmanlaşıp derinleşmeye takıntılı olmak gerekiyor. Akademisyenliğin iki yönü var; bir yüzü öğretmeye odaklı, dolayısıyla burada pedagojik bir kısım mevcut. Öğrencilere bir şeyler öğreten kişiye de akademisyen diyoruz. Diğer tarafta ise kendi kendinize bir şeyler öğrenmek ve o öğrendiklerinizden sonuçlar çıkararak, başkalarının sonuçlarının üzerine çıkarak bir yerlere varmaya çalışmak var. Bu noktada biraz daha hırslı ve iddialı olmak gerekiyor, bir yerlere gelebilmek için.
Burada tabii ki sabır, merak ve öğrenmeyi hiçbir zaman durdurmamak önemli. “Ben artık doçent oldum” ya da “profesör oldum” dememek lazım. Bu sene farklı bir konuda master eğitimime başlıyorum ve bu heyecanı içimde duyuyorum. Demek ki öğrenmeyi çok seviyorum; bu özellik araştırmacı tarafımın en önemli özelliği. Hem kendi kendinize okuyup öğrenmeli ve o alanda derinleşmelisiniz, hem de ağınızı (network) geliştirmeniz gerekiyor. O alanda kimler ne yapıyor? Türkiye'de bu alanda başka kimler çalışıyor? Dünyada kimler çalışıyor? Bu konudaki araştırmacılarla tanışmalısınız. Eğer o alanda çalışan araştırmacılar sizi bir şekilde tanımıyorsa, bence siz tam anlamıyla araştırmacı değilsiniz. Tanıyor olmaları lazım, sizi referans veriyor olmaları lazım, sizin makalelerinizi kullanıyor olmaları lazım ve konferanslarda bu insanlarla bir araya gelebiliyor olmalısınız. Yani bunlar çok önemli. Son zamanlarda bu konuları pek duymuyoruz. Sanki yok odaklı, bir an evvel doçent olunsun, bir an evvel profesör olunsun düşüncesi hâkim. Aslında akademisyenin başarısını, aynı seviyedeki kişilerle diyaloglarıyla değerlendirmek gerekir; global ölçekte ben buna bakarım.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.