Aslında ilki çok bilinçli değildi. İşe ilk başladıktan 1 buçuk sene sonra Controlling Departmanı’nda iş tecrübesi edindim. 1 buçuk sene sonra da Düsseldorf'taki holdingte International Controlling Departmanı’nda çalışma şansım oldu. Oraya girişim çok da bilinçli değildi. İnsanlara “Holdinge gittim.” dediğiniz zaman bunun çok stratejik bir adım olduğunu söylüyorlar ama benim o zamanlar öyle bir stratejik kaygım yoktu. Benim tek kaygım; “Ay ne kadar güzel, 2 sene de Almanya'da yaşarım, ne olacak ki?” şeklindeydi. Daha önce 1 sene kadar Finlandiya tecrübem olmuştu. Turist olarak bir ülkeye gitmektense o ülkede yerleşik yaşamak, mümkünse bir ailenin yanında kalabilmek, o ülkeden insanlarla arkadaşlık kurabilmek ve uzun dönemli kalmak bence çok farklı bir tecrübe. 1 sene boyunca değişim öğrencisi olarak Finlandiya'yı tecrübe ettim ve çok sevdim.
Dolayısıyla beni çeken şey aslında; “Ah bir de Almanya'ya gideyim, 2 sene de Almanya'da yaşayayım.” şeklindeydi. Öyle stratejik bir kariyer hareketi değildi ama insanların söylediğine de hak vermiyor değilim çünkü ülkede yapmış olduğunuz çalışmayla holdingde yapmış olduğunuz çalışma birbirinden çok farklı. Ülkede daha operasyonel davranmak zorunda kalıyorsunuz, operasyona daha yakınsınız ve daha anlık kararlar alıyorsunuz. Satışa daha yakınsınız, satın almaya daha yakınsınız. Bunlar hep operasyonel departmanlarınız ama holdinge gittiğinizde işin biraz daha strateji tarafına kaymanız gerekiyor çünkü üst yönetim ile beraber çalışmaya başlıyorsunuz. Operasyondan uzaklaşıp, daha yukarıdan bakıp, sadece tek bir ülkeye değil birden fazla ülkeye, belki bir bölgeye veya METRO’nun tamamına bakma şansınız olabiliyor. Dolayısıyla işin daha strateji tarafını öğrenmeye başlıyorsunuz ve duayenlerden öğrenme şansınız oluyor.
Mesela bana en çok değer katan şeylerden birisi Almanya tecrübem olmuştur. Zira 4 sene tecrübeli bir Controller’ken, grubun CFO’suyla veya CEO’suyla beraber toplantıya girme şansımız oluyordu. Onlarla beraber ülke ziyareti yapıyorduk. Onlar ülkeye gitmeden önce bir seyahat paketi hazırlayıp ülkenin kritik noktalarını, nelerin iyi gittiğini veya nelerin iyi gitmediğini düşünüyorduk. Bunları bütçelere ve hedeflere göre karşılaştırarak, bize vermiş oldukları projelerin ne derece ilerlediğini ölçümleyerek önden bir hazırlık yapıp onlarla beraber ülkenin yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı toplantılara katılabiliyorduk. Hiçbir şey söylemeseniz, oturup sadece gözlemleseniz dahi çok büyük bir tecrübe oluyordu çünkü o seviyedeki insanların nasıl düşündüğünü, nasıl değerlendirdiğini görmek ve anlamak çok güzel bir artı değer katıyordu.
Bunun haricinde Almanya’dan sonra Hırvatistan'a gidişim biraz daha bilinçli oldu. Buna gerçekten bir kariyer hareketi de diyebiliriz. Dediğim gibi ben çok değerli insanlarla çalıştım. Benim gelişimine katkı sağlamak isteyen, benim gelişimimi destekleyen yöneticilerle çalıştım. 5 sene boyunca Conrolling fonksiyonunda çalıştıktan sonra yaptığım işte 3 sene aynı pozisyonda kaldım. Dolayısıyla hem yaptığım iş kendini biraz tekrarlamaya başlamıştı hem de eskisi kadar mücadeleci gelmemeye başlamıştı. O noktada ben hem İnsan Kaynakları Direktörümüzle hem de bağlı olduğum direktörlerle birlikte bundan sonra ne yapmak istediğimi sorgulama fırsatı edindim. “Acaba ben Finans alanında mı ilerlemek isterim yoksa Satın Alma, Operasyon, Lojistik, IT gibi herhangi bir alana kayarak bunları mı tecrübe etmek isterim?” Bunları sorguladım. Bu konuda bana gerçekten çok yardımcı oldular çünkü kafanız net olmadığında sizi doğru sorularla yönlendirebilecek, koçluk yapabilecek insanların etrafınızda olması çok büyük bir destek. Bu durumda ben Finans alanında ilerlemek istediğime karar verdim ve Hırvatistan'da çok spesifik bir pozisyona gittim.
CFO olmayı hedeflediğiniz noktada Controlling’ten çıkıp diğer alanları da öğrenmeniz gerekir çünkü işin içine Finans, Muhasebe, Supply Chain, Lojistik, IT girecek. Bunlar daha önce ne okulda öğrendiniz ne de iş hayatında dokunduğunuz şeyler. Etraftan biraz nasıl olduğunu duyuyorsunuz ama detayına hakim olduğunuz şeyler değil.
Hırvatistan’da çok spesifik bir pozisyon vardı. Yönetim kurulu iki ülkeden sorumlu olduğu için ülkede %100 bulunamıyordu. Dolayısıyla haftada 1-2 gün ülkedeydiler ve tamamıyla bir CFO gibi ilgi gösteremiyorlardı. Sorumluluk alanı geniş olduğu için bir ara seviye yaratma ihtiyacı duyulmuştu. Ülkede o fonksiyonlardan sorumlu olan bir kişi bulunsun ve günlük işler aksamasın diye CFO ile diğer departmanların arasında bir ara pozisyon oluşturulmuştu. Benim gözümde tamamen bir eğitim pozisyonu gibiydi çünkü CFO’nun yaptığı tüm işleri yaptığınız için bütün sorumluluk sizdeydi. Siz de bir CFO’ya raporluyorsunuz, o da sizi bir koçunuz veya öğretmeniniz gibi destekliyor. Ben de Hırvatistan’a bilinçli olarak ve çok isteyerek gittim. Benim için çok iyi bir şans olduğunu düşündüm çünkü CFO olmak istiyorum ama sevecek miyim bilmiyordum. Belki de işin içine gireceğim ama hoşuma gitmeyecek, belki de Ekspertiz olmak isteyeceğim. Belki ilgimi çekmeyecek, belki de tamamen farklı bir kariyer planı yapıp farklı bir alana yönelmek isteyeceğim. Bu yüzden benim için gerçekten inanılmaz bir fırsattı. Sanki tam bir eğitim pozisyonuymuş gibi, on the job training bir pozisyonmuş gibi tecrübe etme şansı buldum.
Bu soruya verilmiş 1 cevap daha var.