Çünkü her zaman bir girişimci olmak, kendi işimi kurmak istemiştim. Bu şekilde çok daha büyük bir fark yaratabileceğimi düşünmüştüm. Çok daha büyük bir etki alanına ulaşabileceğimizi sanıyordum. Türkiye'de de bunu en iyi yapabileceğimiz yerin aslında Boğaziçi Üniversitesi olduğunu düşündüm. Biz de Türkiye'de kalmak istedik aslında, bu bir seçimin sonucuydu. Liseden mezun olduktan sonra Almanya’ya gitme şansım vardı. Ancak daha sonra dönüp ülkeye baktığımda, Almanya'nın mı yoksa Türkiye'nin mi daha fazla gelişmeye, daha fazla şeyi düzeltmeye ihtiyacı olduğunu sorguladım. Gördüm ki Türkiye'de yapılacak işler daha fazla. O yüzden bir girişimci olarak benim yerim Türkiye’dir diye düşündüm. Burada yapılabileceklerden dolayı Türkiye’de kalmak istedim.
Boğaziçi Üniversitesi, çok girişimci ve özgürlükçü bir ortam sunuyor. Burada kimle konuşursanız, Boğaziçi'nin en önemli değerinin içindeki insanlar olduğunu söyleyeceklerdir. Bu çok doğru, çünkü burada birçok farklı alandan, birçok farklı insan var; hani 'hem dindar hem renkli' derler ya, her konuda tam bir mozaik oluştuğunu söyleyebilirim. En güzel şey, herkesin kendi fikirlerini özgürce ifade edebilmesi. Böyle bir ortam olduğunda, tabii ki burada girişimciler de kendi payını alıyorlar.
Rol modeli üzerinden eğitim konusuna gelecek olursak, Boğaziçi Üniversitesi mezunlarına baktığımızda, çok sayıda girişimci yetiştirdiğini görüyoruz. Türkiye'deki en fazla girişimci çıkaran okul Boğaziçi Üniversitesi’dir. Biz de onlara bakıp onları örnek alıyoruz; onlarla benzer olmayı istiyoruz. Rol modeli üzerinden eğitimin en önemli şey olduğuna inandığım için, ben de bir girişimci olmak istediğim için Türkiye’deki en iyi girişimciyi yetiştiren okula geldim.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.