Elbette ki endişelerim oldu. Her insan yapacağı bir iş öncesinde kaygı yaşar. Bu kaygı ve endişeleri hızlı bir şekilde atlatıp, gözümüzü karartıp, cesaretli bir şekilde riskimizi alıp girdik ve alnımızın akıyla çıktık. İnsanların söz verip sözlerini tutmaması bizleri en çok yoran unsur oldu. Türkiye’de spor sponsorluğunun ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde yürüdüğünü görmekte bizi üzdü. Firmalar organizasyonun kendisine fayda sağlayacağını bile bile sponsor olmazken bir telefonla çok alakasız bir organizasyona sponsor olabiliyor. Biliyorsunuz spor sponsorluğu dünyada gelişen ve sürekli beslenen ortamı oluşturuyor. Yani demek istediğim şu; artık bir peynir markası stadyumlarda ve formalarda da yer alabiliyor. Küresel ölçekte dünyanın üçüncü sırasında olan spor ekonomisini göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum.