Ben aslında eğitim hayatı öncesinde bu kararı verdim. Çünkü otomotiv konusu, beni her zaman etkileyen bir alan oldu. Dışarıya baktığımda, en karmaşık ve komplike problem bana otomotiv olarak görünüyordu. Bu nedenle, bir şekilde onun parçası olmam gerektiğini düşündüm. Konya'da yetişen biri olarak, otomotiv mühendisliği okuyabileceğimi bilemediğim için tasarımı öğrenmeye karar verdim. Ne öğrenebilirim, diye düşünerek iç mimarlık bölümünü seçtim. Üniversite sınavına girdim ve Fen Lisesi mezunu olarak iç mimarlık bölümüne yerleştim.
Tasarım hayatım, iç mimarlığa başladığım ilk gün itibarıyla otomobil tasarımcısı olmak istediğimi belirtmemle başladı. "O zaman niye buradasın?" dediler. Ben de tasarımın temelini öğrenmek istediğimi söyledim. Sonrasında bir şekilde otomotive geçeceğimi düşünüp, eğitimime devam ettim. Eğitim sonrası çalışma hayatım ise bir orijinal ekipman üreticisi (OEM) firmasında başladı.
Yaklaşık üç, üç buçuk yıl boyunca algılanan kalite departmanında çalıştım. Tasarım geçmişim olmasına rağmen, görevim yapılan ürünlerin kullanıcı tarafından daha kaliteli algılanmasını sağlamak için malzeme ve üretim temelli yan sanayi firmalarıyla projeler geliştirmekti. Bu süreçte biraz özel kuvvetler gibiydik. Ardından, burada TAYSAD içinde bir Ar-Ge şirketinde tasarım müdürlüğü teklifi aldım. Türkiye'de iyi bilinen projelerde sıfırdan platform geliştiren bir şirkette çalışma fırsatım oldu.
Burada tasarım yöneticisi olmama rağmen, altımdaki fonksiyonlardan dolayı ciddi bir proje yönetimi tecrübesi kazandım. Projelerin tamamlandığı noktada geldiğim aşamada doğru yer olduğunu düşünerek şirketteki görevimden ayrılıp kendi işimi kurmaya karar verdim. Böylece bir tasarım danışmanlık şirketi kurdum. Bir arkadaşımla birlikte yaklaşık dört yıl boyunca beklediğimizin üzerinde bir başarı yakaladık. Ancak burada şunu öğrendim: Startup hayatına girdiğinizde, düşündüğünüzden çok daha detaylı ve farklı bir hayatla karşılaşıyorsunuz. Gerçekten insanı hayatının bütün saniyelerini kapsayan bir şeye dönüştürüyor.
Bu dönemde kendi işimizi yaparken, bir otomotiv dışındaki şirkette güzel bir iş teklifi aldım ve kabul ettim. Aynı dönemde de iletişim tasarımı konusunda kendimi geliştirmek istiyordum. Tasarım olsun, proje yönetimi olsun; işin merkezinde insan yönetimi olduğu için bu konuyla ilgili eğitim almam gerektiğini düşünüyordum. İnternette bir kurum buldum ve belirli kursları tamamlayarak sertifikalar aldım. Şu anda, bu kurumun Türkiye Genel Müdürlüğü görevini yürütüyorum. Bayağı bir kendimi bu işe fazla verdim ve bunun çok ciddi faydasını gördüm. Çünkü yaptığınız her işe farklı bir açıdan bakmanızı sağlıyor.
Dönüp bu şirkette çalıştığım döneme gelmek istiyorum. Ahmet Serter'in F Plus Ventures adında bir şirket kurduğunu, Mobility dünyasında yatırımlar yapmak için Türkiye'de bir risk sermayesi kuruluşu oluşturduğunu öğrendim. Bu, takdir ettiğim bir hareketti. Türkiye'de otomotiv sektörünün gelişmesi adına yapılan her şey merakla takip ettiğim konular. Kendisine tebrik etmek amacıyla iletişim kurdum ve bu tebrik iletişimi zamanla sürekli bir bilgi akışına, haber paylaşımına, birlikte fikir geliştirmeye dönüştü. Bu süreç yaklaşık bir, bir buçuk yıl sürdü ve şu anda F Plus'ın iç girişimlerinden biri olan Sesam'ın yöneticiliğini yapıyorum. Burada görev tanımım her ne kadar iş geliştirme direktörü olarak geçiyorsa da, Sesam bir girişim olduğu için görev tanımım oldukça geniş. İhtiyaç duyulan her alanda aktif rol alarak Sesam'ın başarılı bir şirket olmasına katkı sağlamaya çalışıyorum.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.