Anlatsın
Giriş

Üniversitede radyoculuktan bahseder misiniz? Size neler kattı?

Pelin Sümer
Pelin Sümer
Content Manager, Nokta
Transkript
Radyoculuk bana neler kattı? Öncelikle insanların insanlara bir şeyler olması çok değerli. İnsanlara bir şeyler aktarabilmek gerçekten hoş bir deneyimdi. Bunun yanında diksiyon eğitimi ve hitap eğitimi alabilmiş olmak benim için büyük bir şanstı. Bu eğitimlerin dışında da birçok şey öğrendim. Radyoculuk sayesinde birçok güzel kapı açıldı benim için. Bu fırsatların bir kısmını TRT’de bir program çekebilmekle kazandım; bu da insan ilişkilerimi değiştirdi ve konu açabilme kabiliyetimi geliştirdi. Orada insanları sürekli güncel tutmanız gerektiği için, normal hayatımda da bunu yansıtmaya başladım.

Bana çok güzel şeyler kattı, inanılmaz dostluklar edindim. Her şeyin en iyisini radyoda öğrendim. Üniversiteye başladıktan sonra, dediğim gibi, o zaman spikerlik yapmak istiyordum. Radyoyla 2005 yılında tanıştım, bu dönemde radyolar gerçekten çok popülerdi. İletişim mecrası olarak oldukça keyifli zamanlar geçirdim. Radyoya girdikten sonra yoğun bir diksiyon eğitimine başladık. Bu, hayatıma kattığı en önemli etkilerden biriydi; aynı zamanda iletişim konusunda da müthiş artıları var. Radyoculuk, toplum önünde konuşabilme yeteneği kazandırıyor. Bir ortama girdiğinizde kendinizi dinletebilme özelliği gelişiyor.

Radyoculuğa başlamam aslında geceleri yayına geçmemle oldu. On iki ile sabah sekiz arasında, otomasyon programlarının olmadığı dönemlerde CD'lerden yayın yaptık. Sonra otomasyon programları geldi ve işimizi kolaylaştırdı ama radyoculuk, dediği gibi Pelin’in, bambaşka bir deneyimdi; zamanla gerçekten yaşlandık gibi hissetmiştim. Evet, o kadar yaşlı değiliz, ama radyo biraz yaşlı. Kıvanç ekibimize dahil olmuştu, o zamanki anıları anlatmak gerçekten harika.

Radyoculuğun artıları dışında sizi özlemle bırakan tek bir eksisi var: Mikrofondan kopmak zor. Bunu şu an şirket genelinde yaptığımız büyük toplantılarda herkes konuşurken ben mikrofon alıp anlatıyorum. Mikrofona bağlılık gerçekten çok değerli. Düşünsenize, hiç kimseyi görmüyorsunuz, önünüzde bir mixer, arkada CD'ler, yanınızda otomasyon programı; konuşuyorsunuz ve birçok kişiye anında sesleniyorsunuz. Bu müthiş bir duygu. Bu deneyimin getirdiği bir ego var, çok keyifli bir şey. Radyoculuk insanı daha girişken ve girişimci bir hale getiriyor. Radyoculukta her şeyi ilk bilen siz oluyorsunuz. Gitmediğiniz bir olayı, "Ben oradaydım," edasıyla anlatabiliyorsunuz. Radyocuların foyasını da biraz ortaya çıkarıyoruz ama dolayısıyla girdiğiniz ortamlarda o ortamın yıldızı olabiliyorsunuz.

Radyonun bana açtığı kapılar arasında televizyon dünyası da oldu. Bir dönem televizyonla ilgileniyordum. Televizyonun gerçekten televizyon olduğu zamanları yaşadım. Ardından dijital dünyayı radyo ile keşfettim. Bu süreç oldukça keyifliydi ve birçok artı sağladı.

Kesinlikle, radyo doğaçlama yeteneğini geliştiren bir mecra. Aynı zamanda konuştuğunuz şeylerin değerli olması gerekiyor çünkü yaptığınız yayın, radyoyu dinleyen kişinin tercihini tamamen sözlerinize ya da çaldığınız şarkılara göre değiştirebilir. Bu yüzden her şarkıyı çalarken, "Şu an arabada ya da evde bu şarkıyı dinler miydim?" ya da "Bu şarkının öncesinde nasıl bir anons duymak isterdim?" düşüncesiyle hareket ediyorum.

Radyoculuk gerçekten keyifli ama bir o kadar da zor bir meslek. Şu anda radyo, mecra olarak geri planda kaldı; kazanç itibariyle ayakta kalmakta zorlanıyor. Bu saatten sonra radyoculuk yapmak isterseniz, ben hâlâ yaparım, can gönülden de isterim. Ama iki kere düşünürüm; hobi olarak yine yapabileceğim bir alan olur. Belki dijitalleşme ile birlikte katkı sağlayacak projeler çıkarılabilir ve radyo tekrar önemli bir mecra haline getirilebilir. Bununla ilgili projeleri olanlar varsa hiç durmasın; fırsat bu fırsat!
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.

Bu soruya verilmiş 2 cevap daha var.