Anlatsın
Giriş
Bilkent Üniversitesi

Neden Bilkent Üniversitesi?

90 Cevap

Güncelleme (14/7/2014):
- Aşağıda bahsettiğim University of California ile olan değişim anlaşmaları maalesef feshedildi.
- Bu yaz mezun oldum. Şu an itibariyle gözlemlediğim, akademik kariyer ve savunma sanayi için Bilkent'in enfes olduğu, ancak özel sektörler için Boğaziçi'nin tartışılmaz bir vizyon kazandırdığı.

-----------------------------------------------------------------

Tercih döneminde aklımı yiyip bitiren bir soru oldu bu. Bilkent mi, ODTÜ mü? Yoksa Boğaziçi mi? O dönemde “Elektrik – Elektronik Mühendisliği” okuma kararımı çoktan vermiş birisi olarak, tek düşündüğüm üniversite tercihiydi. Bilkent kaliteli, ODTÜ ve Boğaziçi’nin ismi yeter, hepsinin ayrı bir güzelliği var. Ancak en akıllı tercihin Bilkent olduğunu düşünmesem şu an Bilkent’te olmazdım.

En başında Bilkent, Elektrik – Elektronik Mühendisliği eğitimini Türkiye’de en iyi veren okul olarak ön plana çıkıyor. Bunu okula geldiğiniz zaman da yoğun ve ağır bir ders programıyla karşılaştığınızda anlıyorsunuz. Ancak düşündüğünüz zaman, ODTÜ ya da Boğaziçi de en kötü halleriyle dahi harika bir eğitim veriyorlar. Öyle olmasalar bugün bulundukları yerde bulunmazlardı. Bu açıdan bakınca, eğitim kalitesi sadece Bilkent’i seçmemi “destekleyen” bir şeydi, işin gerçek sebebi değil.

Peki neydi bu gerçek sebep? Yurtdışı olanakları. Bilkent’te hem öğrenciyken, hem de mezun olduktan sonra master yapmak istediğiniz zaman acayip geniş yurtdışı olanakları var. Çiçeği burnunda birçok vakıf üniversitesi bu yolla öğrenci kandırıyor biliyorum, ancak Bilkent’in durumu öyle değil. Henüz öğrenciyken Berkeley ve UCLA gibi ABD’deki en iyi okullara değişim öğrencisi olarak gitme imkanınız var, diğer vakıf üniversitelerindeki gibi Amerika’nın kıyıda köşede kalmış üniversitelerine değil. Tabi bunlar için yüksek bir ortalama gerek, o ayrı. İşte diğer üniversiteler bu noktada sıkıntılı. Eleştirmek istemem, ancak özellikle diğer üniversitelerde hem üniversite öğrencileri için hem de master dönemi için yurtdışına çıkma konusunda inanılmaz bir karşıtlık var. İmkan olmamasını geçtim, imkan yaratılmıyor. Siz kendiniz imkan bulsanız, referans alamıyorsunuz. “Beyin göçü”nü engellemenin yolunu öğrenci göndermeyi tamamen kesmekte gören bu anlayış, beni doğrudan doğruya Bilkent’e yönlendirdi.

Zamanında bir büyüğüm, “Bilkent diğer üniversitelerden yüksek bir seviyededir. Eğer diğer üniversitelerde okursan gelir Bilkent’te master yaparsın. Eğer Bilkent’te üniversite eğitimini alırsan, master zamanında Amerika yolcusu olursun” demişti. Tercih döneminde yaptığım gezilerde bunun kesinlikle böyle olduğu kanısına vardım, zaten Bilkent laboratuvarlarındaki sayısız ODTÜ’lü master öğrencileri bunun en büyük kanıtı.

Siz siz olun, neyi önemsediğinizi iyi belirleyin. Eğer not ortalamasını pek önemsemeyip üniversite hayatı yaşamak derdindeyseniz, ODTÜ sizlere harika bir kampus öneriyor. Ancak Türkiye’nin en iyi profesörlerinden kaliteli eğitim almak, özel üniversitenin uçsuz bucaksız imkanlarından yararlanmak ve de “yurtdışına gideceğim” dediğinizde size direnen bir anlayışla karşılaşmak istemiyorsanız yapacağınız bir ve yalnız bir tercih var: Bilkent Üniversitesi.

Kayıt dönemi benim için her anlamda uçuşlarda olduğum bir dönemdi. Hangi üniversiteye gideceğime bir türlü karar veremiyordum. Sadece şehre istinaden fikirlerim oluşmuştu. İnsanların cık cık seslerini kulaklarımda hissedeceğime eminim ama başıma bir şey gelmeyecekse İstanbul’u ezelden beri sevemedim. Benim için İstanbul gezilecek şehirdir. O yüzden Boğazici, İtü, Koç, Sabancı dörtlüsü benim için çok ön planda olmadı. Kampüs istedim, yurt dışı olanakları istedim, iyi akademisyenler istedim, havalı olsun istedim. İzmir ile Ankara arasında kalan ben, kalbim Ege’de kalsa da, Bilkent’in gönderdiği kitap ve cd farkıyla Ankara’yı ve Bilkent’i seçtim.

Hayri Şen
Hayri Şen
Pazarlama Müdürü, Koç Holding

Üniversite sınavı sonrası tercih döneminde yapılan seçimlerden birisi olmadığı için, üniversiteden çok bölüme odaklı bir seçimim olmuştu. Çünkü Grafik Tasarım bölümü, yetenek sınavıyla alan bir bölüm olduğundan, birkaç üniversitenin sınavlara katıldım. Bilkent Üniversitesi'ni seçmemse biraz tesadüfler üzerine kurulu oldu. Son anda karar vererek, yetenek sınavına katıldım. Çünkü okul anlamında özel üniversite hissiyatım çok yoktu. Sonuç olarak sadece ismini ve büyüklüğünü bildiğim bir üniversiteye, tamamen şansımı deneyerek yetenek sınavını kazanarak katıldım.

Bilkent Üniversitesi kampüsünü görüp, etkilenmemekte mümkün değil. Denizli'de doğup büyümüş birisi olarak, İstanbul sevdası yerine, içimde oluşan Ankara'da yaşama hissi de etkili oldu. O günden bugüne değişen şeyse, başta kararsız olduğum seçimin, iyi ki Bilkent'i seçtim şekline dönüşmesidir. Arada yönetiminden tut, bazı eğitimlerine kadar çok kızsam da sanırım yine o ilk sınava girdiğim güne dönsem, yine Bilkent'i seçerdim.

Fatih Şentürk
Fatih Şentürk
Lead UX Designer, GrandVision

Benim hedefim ODTU Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimiydi, puanım beklediğimden yüksek gelince ben devlete harç vereceğime Bilkent bana burs versin dedim, çok da araştırmadan soruşturmadan bodoslama gittim. İyi ki Bilkent’e gelmişim, içimde çok kaldığı için ODTU’de yüksek yapıyorum, okulumu mumla arıyorum.

Devlet üniversitelerini hiçbir zaman tercih etmeyi düşünmedim. Bürokrasi, kadrolaşma, devletin kafasına göre atadığı rektörler, bütçe darlığı, öğrenciye ilgisizlik gibi sebeplerden dolayı devlet üniversitelerine hep soğuk baktım. Vakıf üniversitelerini devlet üniversitelerine göre çok daha yenilikçi, atılımcı ve başarılı buluyorum. Vakıf üniversitelerini inceleyince de üç seçeneğimin olduğunu gördüm, en azından okumak istediğim bölümde başarılı olan: Bilkent, Koç ve Sabancı. Üçünün de tanıtım günlerine katıldım. Sabancı'nın rektörünü çok laubali ve gayriciddi buldum. Ayrıca okulun core dersler sisteminin de zaman kaybı olduğunu düşündüğüm için Sabancı'yı kolayca eledim. Koç ve Bilkent arasında seçim yapmak kolay olmadı dürüst olmak gerekirse. Ama Bilkent'in Koç'a göre çok daha eski ve oturmuş bir sisteme sahip olması, daha tecrübeli olması benim için ayırt edici bir faktör oldu. Ayrıca üniversitelerin kurucularına baktığımızda İhsan Doğramacı'nın Koç ailesine göre çok daha vizyoner ve eğitim sevdalısı olduğu gerçeği de bu süreçte seçim yapmamı kolaylaştırdı.

Üniversite tercihim doğrudan bölüm tercihim ile alakalı. İstediğim bölüm (Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri) sadece iki üniversitede vardı. Birisi Bilkent Üniversitesi, diğeri de Trakya Üniversitesi. Hatta az önce arama yaptığımda gördüm ki Mersin Üniversitesi'nde de açılmış. Ne güzel olmuş. İki üniversite arasında kalınca tercihimi Bilkent'ten yana yaptım. Bilkent'e yarı-burslu girebileceğimi düşünerek tercih yaptım.

Tuğberk Kılıç
Tuğberk Kılıç
Chief Executive Officer, Anlatsın

Kendimi en iyi geliştirebileceğim üniversitenin Bilkent olduğunu düşündüğüm için Bilkent Üniversitesi.

Her ne kadar insanlar özel üniversite olduğundan yakınsa da bu durum aslında kimseninin umrunda değil. Öğretim üyleleri, öğrencileri ve çalışanları ile farklı bir ortam sağlıyor. İnsanların gerçekten yaptıkları işi bildiğini ve sizin için çalıştıklarını bilmek güzel. Öğrenciler burslu ya da burssuz da olsa belli bir birikime sahip. Çünkü üniversite öğrencisinin bu birikime sahip olmasına yönelik düzenlenmiş, hem dersleriyle hem de etkinlikleriyle.

Açıkçası üniversite tercihi yaptığım dönemde son iki haftaya kadar hiç aklımda olmayan bir üniversiteydi Bilkent Üniversitesi. Tercih zamanında gelip kampüsü görmem ve araştırmalar yapmam neticesinde Bilkent Üniversitesi'nin hem sosyal hem akademik yönden bir üniversiteden beklentilerimi fazlasıyla karşıladığını gördüm ve Bilkent Üniversitesi'ni tercih ettim.

Üniversite, bir insanın küçüklüğünde başlayan saf ve temiz hayallerinin en güzel parçasıdır. Benim için de böyleydi. Ailemin etkisiyle olmalı ki henüz küçük yaşlarda ODTÜ, Bilkent, Boğaziçi gibi Türkiye’de akademik ve sosyal alandaki başarıları ile kendilerini kanıtlamış üniversitelerin isimlerini işitme fırsatım oldu. Tabi o zamanlar bu üniversitelere gitmek benim için bir hayal iken gün geçtikçe bu hayaller hedef olmaya başlamıştı.

İlköğretim çağımda ODTÜ çok meşhur bir üniversite idi. ÖSS’de Türkiye derecesi yapmış insanlar hep ODTÜ’ye giderlerdi. Ayrıca birçok başarılı çalışma da hep ODTÜ önderliğinde inşa edilirdi. Bu sebeple ben de büyüdüğümde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde kendimi görmek istemiştim.

Lise boyunca hayalim uzun bir süre değişmedi: ODTÜ’yü düşünüyordum. Okulumuza gelen eski mezunlar, çeşitli üniversitelerin öğretim üyeleri ve tanıtım ekipleri de fikirlerimi değiştiremedi. Lakin o günlerde okumak istediğim üniversitenin bulunmasını istediğim şehir ise Ankara idi. Bu sebeple Ankara’daki diğer üniversiteleri araştırırken Bilkent gözüme ilişti. Verdiği eğitimin kalitesinden olsa gerek ki o dönemde Bilkent, sadece benim gözümde değil tüm Türkiye’de yükselen bir değer olmaya başlamıştı. Belki de zaten öyleydi; fakat ben bu durumu yeni öğrenmiştim : )

ÖSS’ye girip çıktıktan sonra tercihlerden önce Ankara’yı ziyaret etme fırsatı buldum. Şansızlığımızdan mıdır bilmiyorum; ama çeşitli gerekçelerden dolayı lisemizde hiçbir üniversite gezisi olmadı. Bu sebeple, bu ziyaret benim için çok faydalı oldu diyebilirim. Tabi aklımda iki üniversite vardı: Bilkent ve ODTÜ. İkisini de gezdik. Kampüslerini gördüğümde Bilkent çok daha cazip geldi. Bir kere ODTÜ’ye göre daha bakımlıydı ve fakülteler iç içeydi. Bilkent’i tanıtan kız, bize Bilkent’te her öğrencinin ihtiyaçlarına karşılık bulabileceğini söylemiş ve Bilkent’te sağlanan olanaklardan fazlasıyla bahsetmişti. O tanıtımdan çok etkilendim ve tercih dönemimde gözüm kapalı “Bilkent !” dedim.

Eğtim seviyesi çook güzel.

Akademik kadro, kampüs yaşamı, mezunlarının çalıştıkları yerler, üniversitenin öğrencilere sunduğu imkanlar(erasmus), üniversiteye yurt içinde ve yurt dışında saygı duyulması sebepleriyle Bilkent Üniversitesi’ni seçtim.

'köklü eğitim anlayışı' klişesiyle başlamak istiyorum.Özellikle kendi bölümümdeki akademik kadronun mükemmel olması,bunun dışında okula yapılan yatırımlar ve öğrenci profili okulu seçmemde büyük rol oynadı.

Şüphesiz günümüz dünyasında global olaraktan kendini ispatlayan kurum ve kuruluşlar hep zirvededirler.Bilkent Üniversitesi ülkemizi dünyada temsil edebilen 4-5 üniversiteden lider konumunda olan üniversitedir(bkz.timeshighereducationrankings).Eğer aklınızdan 'ben yurt dışında akademik kariyerime devam edeceğim veya iş hayatıma yurt dışında atılacağım' diye bir düşünce geçiyorsa en doğru adres Bilkent.Çünkü Bilkent hocaları,eğitimi ve öğrencilere sağlamış olduğu imkanlarıyla(kütüphane,klübler,referans,senfoni orkestrası...) diğer üniversiteler arasında daha ayrıcalıklı konumdadır.

Öncelikle kişisel durumumdan ötürü önceliğim özel üniversitelere burslu yerleşmekti. Bunlar arasında da en eski olanı ve dolayısıyla en köklü olanı Bilkent’ti. Ben Bilkent ve Koç arasında kalmıştım. Çünkü tipik öss mantığıyla baktığımda bu iki üniversitenin en yüksek puandan aldığını gördüm. Sonra ikisini ayrıntılı olarak araştırdım ve Bilkentin burslu öğrenci sayısının fazla olması ve burs şartlarının daha güvenli olması Bilkenti seçmemde birincil etken oldu. Onun dışında yurt dışında büyük kuruluşlar tarafından yapılan araştırmalarda Türkiyenin birinci üniversitesi konumunda olması ve mezunların şu anda bulundukları yerlerde etkilemişti.

Ben okulumu bölümüne göre seçenlerdenim. Uzun zamandır istemekte olduğum ” Moleküler Biyoloji ve Genetik ” bölümünün üniversitelerdeki durumlarını inceledim. Facebook aracılığıyla İTÜ, Boğaziçi ve Bilkent gibi üniversitelerde okuyan öğrenciler ile iletişim kurdum. Bunun dışında internet araştırmaları, sayısal verileri ve öğretmenlerin üretkenliklerini inceledim. Bu araştırmalar bana hep Bilkent Üniversitesi’nin araştırma geliştirme konusunda Türkiyedeki en iyi okullardan biri olduğunu gösterdi. Eğer bir MBG ( Moleküler Biyoloji ve Genetik) öğrencisi olmak istiyorsanız araştırma koşullarının gerçekten çok iyi olması gerekiyor. Bunun garantisini Bilkent Üniversitesi’nin yeterince verdiğini düşünüyorum.

Bilkent Üniversitesi, yurtiçinde ve yurtdışında saygınlığı olan, köklü bir üniversite. Okulumuzun verdiği akademik eğitim ve hocaları başta olmak üzere farklı kültürlerden insanlarla tanışarak sosyal becerilerimi geliştirme şansı sunması gibi etkenler benim bu okulu tercih etmemde etkili oldu. Bunların yanı sıra, Bilkent'in eğitim dili İngilizce ve bu konuya gerek okul yönetimi olsun gerekse hocalar olsun oldukça önem veriyorlar, burada aldığımız eğitim sonrasında gerçek anlamda iyi bir İngilizce ile mezun oluyoruz, ki İngilizceye ek olarak alabileceğimiz çok sayıda farklı dil de mevcut. Benim gibi akademik hayatına ve kariyerine özellikle yurtdışında devam etmeyi planlayanlar açısından Bilkent'in verdiği yabancı dil eğitimi burayı tercih etmelerinde büyük rol oynamalı diye düşünüyorum.

Eğitim'in en üst düzeyde olduğu bir üniversite. Öğrencilerin faydalanmaları için her türlü sosyal ve kültürel faaliyet bulunmakta. Mükemmel bir kampüse sahip.

İlk önce şunu belirtiyim; ben ilkokulu da ve liseyi de özel okullardan bitirdim. Ama lisede ilk 2,5 seneyi devlet de okuyup daha sonra özele geçtim. Burada size lisede kazandığım tecrübeyi aktarmak istiyorum; özel ve devlet arasındaki fark. Devlet üniversitesine gitmedim için size sadece lisedeki farkları yazacağım ama bunların üniversite de geçerli olduğunu gördüm, görüyorum.
1. Eğitmen kalitesi: lisede en büyük fark buydu. Devlet okulunda eğitmen okula gelen öğrencinin üçde bir kaliteye bile sahip değildi. Ama özelde alanında en iyilerle yada dersine çalışan eğitmenlerle tanıştım.
2. Öğrenci, eğitmen ilişkisi: devletde kimse öğrenciyi sallamazken, özelde gece evine gitmeyip yurtta etüte kalan hocalarla tanıştım. Bilkentde de hocaların ofis saatleri bellidir. Her türlü sorununuzla kapılarını çalabilirsiniz.
3. Öğrenciye sunulan olanaklar: laboratuvarlar, kütüphane, yemekhane, yurt, deslikler… paralı olmanın avantajı.
4. Öğrenci kalitesi: Doğal olarak devlette daha yüksek. Bu yüzden özelde hem sınavlar seviyeye göre olduğu için daha kolaydır, hem de ortalama düşük çıkar. Devlet üni. de sınava girmediğim için sınavlar daha kolay diyemem ama ortalama düşük olduğu için ve notlar ortalamaya göre belirlendiği için; kolay.

Burslular için birebir. Yok ben rahatlık, iyi eğitim istemiyorum, boğaz istiyorum diyorsanız Boğaziçi yazın.
Burssuzlar için de: ben çalışacağım, hocaları sömüreceğim, parasıyla değil mi; “Öğretin uleyn!” diyorsanız; Bilkent sizin yeriniz.

Liseyi bitirdiğimde Ankara'dan İzmir'e, Eskişehir'e vs. kaçmak gibi bir niyetim var. Nitekim tüm tercih listemi de bunlarla doldurdum. Ta ki bu bölümün varlığından haberdar olana kadar.

Gönlümde bilgisayar mühendisliği yatsa da puanım yüksek üniversitelere yetmiyordu. Bilkent'in burssuzunu zar zor yakalıyordum fakat en azından P burs olmadan giremezdim. Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri'nde (CTIS) tutturabiliyordum. Bölüm tanıtımını görmeye gittiğimdeyse Erkan Hoca'nın (Bölüm başkanımız) sunumu beni kafaladı ve bu bölümü seçtim. Bilkent'i bölümüm için seçtim, Bilkent'in güzellikleri de yanıma kâr kaldı.