Herhangi bir ayrım kesinlikle yok. Burası ne bir ilkokul ne bir lise; üniversite. ve insanlar ergenliklerini lisede yaşayabilmiş atlatabilmiş ise artık kişiliklerinin, başarılarının ve arkadaşlıklarının daha ön planda olduğu samimi bir ortamda bulacaklardır kendilerini. Ben 0 burslu okuyorum hiçbir zamanda girmek istediğim ortamdan dışlanmadım ancak eğri oturalım doğru konuşalım bu seneki bursuz fakülte ücreti 40800 lirayı verebilecek ailenin çocukları da birazcık daha fazla harcayabiliyorlar.:) Şaka bir yana böyle bir sosyoekonomik farkın olabileceği bir okulda herkesin aynı hayatı yaşayıp aynı şeyleri yapmasını beklemek pek mümkün değil zaten ancak tekrar altını çizerek söylüyorum buradaki hiçbir insan da kolay kolay senin paran çok yada senin paran yok diye önünüze duvar çekmez.

Okulu görmeden tercih yapmayın; güzel güzel soluyun oksijenli havamızı hayaller kurun ve bomba gibi de başlayın seneye hazırlık okumayacağım diyen arkadaşlar olabilir saygı duyarım ama hazırlıkta kurulan arkadaşlık ve sorumlu olunan tek dersin ingilizce olmasının keyfi ve boşluğu bambaşka oluyor. Ben bir insan ne kadar okuyabilirse o kadar kardır zihniyetinde olduğumdan böyle bir tavsiye verebilirim sonuçta işe başladıktan sonra öğrencilik hayatının her gününü aramasını ben erken yaşta okulla beraber boş vakitlerimde işte çalışarak bile deneyimleyebildim. Rutin ve düzenli bir iş hayatını siz düşünün :) Bir diğer tavsiye okula başlarken nasıl bir hayat yaşayacağını düşünmek günün 24 saatini kafanızda simüle edebilmeniz henüz okula başlamadan pek mümkün olmasa da en azından dünyevi zevklerini arttırmak için en basitinden ben çok yol çekmeyin derim.Mümkünse Yurt, veya yakındarda eve çıkmak bir çözüm mesela.Başında söylediğim gibi en önemlisi okulumuzda tercih zamanını okulumuza gelip size yardımcı olacak öğrencilerden profesyonellerden akademisyenlerden tanıtım ekibiyle benim size verdiğim naçizane fikirler ve tavsiyeler gibi birçoğunu onlardan aklınıza geldiği anda alabilmek "benim tercihim özyeğin üniversitesi" fikrini ailenizle adam akıllı aklınızda soru işareti kalmadan kararlaştırmak. Şimdiden herkes için gönlünündeki ile hayrındaki bir olsun dileğimle başarılar...

Maalesef bana göre ulaşım konusunda eklikleri olan bir okul, yalan yok okulun öğrenci nüfusu 5000 civarında 1850 öğrenci yurtta kalıyor geriye kalanların büyük çoğunluğu okula çok yakın olan taşdelen,çekmeköy konumlarında ikamet ediyor yani eve çıkıyor.Ayrıca okulun yer altı kısımları alışveriş merkezlerinden farksız; otopark dolu.Şimdiye kadar anlattıklarım çok güzel ancak bu şartlara sahip olmayan, uzak yerde oturup araç kullanmayan arkadaşları kimi zamanlar yorucu vakitler bekleyebilir. Akşamın 18.30 una koyulan sınavın 20 sularında bittiğini varsayınca 1 saat servis beklemek, o yorgunlukta trafik içinde eve gitmek veya haftasonuna koyulan bir sınavdan sonra bir sonraki servise 1.5 saat olduğunu öğrenince insan bazen üzülüyor, sıkılıyor. O yüzden evinizin yakınında oturan ve arabası olan insan ne güzel insan :) Üstüne üstün bu yoğun tempoda çok fazla quiz ödev ve sınav olması(örn;4 vizeli physic dersleri) insanı ders çalışması konusunda düzenli bir insan da kılabiliyor; ters senaryoda 2-3 hafta salınan okuldan sonra öğrencide "yaz okulu artık abi" gibi üniversite senesi gibi "seneye artık" kavramlarından birini ortaya çıkartabiliyor sevgili Özyeğin Üniversitesi.Bir eksi daha öğrenci klüpleri hem okulun köklü olmamasından(ilk mezunlarını üç sene önce verdi) hem de öğrencilerin çok uğraşmamasından çok aktif değil ama olacak inşallah çalışan arkadaşlarımız yok değil.

Öncelikle, üniversitedeki akademisyenlerimizin hakkını vermek gerekiyor. Zaten herhangi bir aday öğrenci öğretim görevlilerinin özgeçmişine baktıklarında yurtdışı deneyimlerinden ve gelişimlerinden anlaşılacağı üzere sadece işin teorisinin yanı sıra sahada yani iş alanında da deneyim sahipleri insanlar olması Özyeğin Üniversitesi Öğrencilerine kazanılan teorinin pratiğe dökülmesi aşamasında hocaların referansları ve tavsiyeleri çok büyük önem taşıyor. Ayrıca okulun girişimcilik alanındaki yenilikçi ve teşvik eden tavrı öğrencilere ekstradan iş dünyasını tanıma ve daha öğrenciyken işe atılma açısından katkı sağladı. Kampüsün sahip olduğu teknolojik avantajlar, fiziksel yapı, yeşilin içinde öğrenci hayatı okula ilk geldiğim an beni cezbetmişti hala da daha güzel ve yeni şeyler görmekteyim. Okuldaki personalden öğrenciye, öğretim görevlisinden rektöre samimiyetin varolması bir üniversitede olabilecek hiyerarşiyi ve duvarı yıkıyor.

Özellikle Türkiyede Endüstri Mühendisliğinin tanımını yapmakta en çok zorlanan, üstüne üstün aday öğrencinin "CEO" Yüksekokulu zannettiği [en kötü standart bir yönetici oluruz kafası :)] ve okurken de çalışırken de ben hep sosyal yönlerimle bu işi götürürüm zihniyetiyle yola çıkılan tercihde bu bölüm, gerçekleri öğrencinin yüzüne o kadar güzel ve gerçekçi vuruyor ki öğrencideki hayal kırıklığının üstüne endüstriye giriş dersinin 2. haftasında yeni hayaller ve heyacanlar ortaya çıkıyor. Çünkü Endüstri Mühendisi, çalışan veya yeni çalışacak sistemde elde edilecek maksimum verimliliği sağlamaya çalışırken kendine kattığı analitik düşünme, matematiksel modelleme,programlama,simülasyon ve daha sayısız yöntem ve bilgi birikimiyle türkiyedeki neredeyse her sektörde ekmek bulabileceğini, her sektörde çalışma imkanını sağlayabileceğini, insanın sevdiği alanda ilerleyebilmesi açısından şansının ve kapılarının açık olduğunu ve " 'Industrial Engineering' yurtdışında yok abi türkiyede de çok mezun var patlayacak o bölüm!" denildiğinde yurtdışı tabanlı ve II. dünya savaşından beri varolmakta hatta ilk adının O.R(Operation Research) olarak ortaya çıktığını farkedersek dünyada herhangi bir alanda operasyon olduğu sürece ve verimliliğin limiti sürdürülebilir ve geliştirilebilir olduğundan endüstri mühendisleri bu operasyonun başında hem türkiyede hem de yurtdışında olacaktır diye düşünüyorum. Anlattığım "BEN YÖNETİCİ OLUCAM" tabusuna da sebep olan içinde para,zaman,insan,makina v.b değişkenlerin olduğu sistemi bilen ve onu yönetebilen öncelikli Adayların işletme mezunu değil de sistemin her unsurunu bilen endüstri mühendisi mezunu olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Ancak her şey insanın kendini ne kadar geliştirdiği ile orantılı olduğundan bugün atıyorum bankaların, otomotiv firmanlarının başındaki insanlar makine mühendisi de olabilir,işletme,elektrik elektronik, ekonomi ya da falanca mezunu da olabilir tabiki.Kısacası Endüstri Mühendisinin sosyalliği ve yetkinliği yöneticiğe garantidir diyemeyiz.

Çünkü Özyeğin Üniversitesi, son yıllarda her alandaki başarı zaferiyle adını birçok sektöre, şirkete ve en önemlisi başarılı aday öğrencilere iddialı şekilde duyurabilmiş girişimciliğe,akademik ve profesyonel gelişimin yanı sıra sosyal gelişime önem veren kendini zamana adapte eden bizzat öğrenci ve akademisyen kalitesiyle geleceği günümüze ve türkiyeye her imkanıyla sunan sayılı okullardan birisi.

Benzer Kişiler