Bu soruyu bir İzmirli'ye ya da bir İstanbullu'ya sorsanız muhtemelen size methiyeler dizecektir; ama ben Denizlili olduğum için Ankara'da öğrenci olmanın eksileri konusunda çok fazla bir yorumda bulunamayacağım. Yine de değinmek istediğim birkaç husus var:

- 3 yıllık Bilkent IEEE Öğrenci Kolu'ndaki çalışmalarıma dayanarak söyleyebilirim ki Ankara'da güçlü ve ses getiren bir etkinlik yapmak zor. Bilim, sanayi, sanat, eğlence ve spor dünyalarının öncü isimleri genellikle İstanbul'da yaşıyorlar. Tamam bütün siyasiler burada; ama sürekli siyaset içerikli etkinliklere üniversite öğrencisini çekemezsiniz.

- Ankara sosyal etkinlik çeşitliliği yönünden kendi seviyesindeki şehirlere(İstanbul, İzmir gibi) göre biraz daha aşağıda kalıyor. Tabi bu durum eğer her hafta farklı bir etkinlik peşinden koşmaya çabalayan biri değilseniz sorun oluşturmaz.

Cevapları şu şekilde sıralayabilirim:

- Şehirde birçok üniversite bulunduğu için kampüs dışına adımınızı attığınızda en az kampüs içi kadar genç nüfusla karşılaşıyorsunuz. Memur kenti olarak bilinen Ankara'da hatırı sayılır bir genç kitle var. "Peki bu genç insanlar ne işime yarayacak?" derseniz, "Abi senin kafa yapına sahip (bazen öyle olmayabiliyor gerçi) insanlar var işte çevrende." derim.

- Tiyatro kültürü çok gelişmiş bir şehir. Benim gibi tiyatrodan anlamayan bir adam bile defalarca tiyatroya gidip her gittiğinde de tamamı dolu salonlar görünce Ankara'daki tiyatro sevgisine hayran kalabiliyor. "Peki bu ne işime yarayacak?" derseniz, "Abi arada bir tiyatroya git hayata boş geldin boş gitme." derim.

- Ulaşımı bir büyük şehre göre rahat diyebilirim. Zaman zaman yol veya metro çalışmaları nedeniyle yollar trafiğe kapatılsa da tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki "Güvenpark'tan her yere dolmuş var abi."

Aslında Ankara'nın veya başka bir şehrin artıları eksileri uzar gider daha; ancak tercih yapacaklar için bir öneride bulunmak isterim. Benim de tercih döneminde yaptığım bir hatadır belki bu; ama şanslıyım ki bende kötü yönde sonuçlanmadı: "Tercih yaparken üniversite seçin, şehir seçmeyin." Eğer üniversite okumayı sadece eğlence olarak görmüyorsanız, üniversite hayatınızın büyük bir bölümü kampüste ve dersliklerde geçecek. Yani bu noktada sizi kurtaracak olan "Ankara'nın barları" değil, x üniversitesinin size sunduğu olanaklardır. Bunu hiçbir zaman gözardı etmeyin.

1) Yemeklerin pahalı oluşu. Tabldot, 1 öğün yemeği en ucuz 3 liraya getirebilirsiniz. Yemekler güzel; ancak ne diyim zaman zaman yenilemeyecek seviyeye ulaşabiliyor. Gerek bu yüzden,gerekse kişisel sebeplerinizden(tabldotun yurtlara uzak oluşunun yarattığı üşengeçlik gibi) kampüs içerisindeki kafelere umut bağlıyorsunuz; fakat onlar da sizlere en ucuz 6 lira civarı yemek imkanı sunuyor ve bir süre sonra yediğiniz yemeklerin tekrarlamaya başladığını fark ediyorsunuz. Açıkçası ODTÜ’deki meşhur “ÇATI”nın Bilkent’te olmasını isterdim.

Aslında pahalılığı sadece yemeklerle sınırlamayıp üniversite hayatının geneline yaymak istiyorum. Bilkent orta gelirli bir aile öğrencisine göre biraz fazla ve gereksiz pahalı. Örnekleyecek olursam dönem içinde çok az açıp kurcalayacağınız bir kitaba sırf yurt dışından getiriliyor diye 90 lira verebilirsiniz. Tabi bu durumu kullanılmış kitap,e-book, fotokopi veya korsan kitap şeklinde halletmeye çalışmak en mantıklısı.

2) Ödev,proje, sınav,sunum vs. gibi akademik ögelerin fazlalığı yüzünden diğer üniversitelerin öğrencilerine göre Bilkent öğrencisi sosyal hayat konusunda biraz daha zor durumda bırakılıyor. Tabi bu durumu şansa çevirip çok başarılı bir akademik hayat yaşayabilirsiniz. Fakat benim gibi mezun olunca iş hayatına atılmak istiyorsanız ve üniversitede bari biraz kafa dinleyeyim diyorsanız Bilkent sizi zorlayabilir. Eğer hayatınızı bir düzene sokabilirseniz bu durum sizlere çok büyük bir sıkıntı olmayacaktır. (2 arkadaşımı örnek gösterirdim şimdi, ki zaten ikisi de bu platforma yazı yazmış, ama malum özel hayata saygı denen bir şey var.)

3) Dağ başında olduğu için şehir içiyle ulaşım biraz sıkıntılı olabiliyor.Bilkent bu durumu hafta içi ve hafta sonu saatte bir kalkan servisleri, ve uygun vakitlerde kalkan dolmuşları ile çözmeye çalışıyor. Ayrıca bu dönem içerisinde başlatılan EGO hizmeti ile kampüsün içine kadar bir otobüs gönderiliyor.

Yani sonuç olarak Bilkent’te okuyan biri için sorunlu bir durum yok değil; ancak sorunlar da uygun biçimlerde çözülmeye çalışılıyor.

1) Kampüsümüze bayılıyorum. 7/24 canınız sıkıldığında rahatça dolaşabilirsiniz. Kimse size “Bu saatte burada ne arıyorsun?” demez. Özellikle kulağınızda mp3 player’ınız ile yürümekten zevk alıyor, doğayla iç içe olmak istiyorsanız Bilkent Üniversitesi size bu imkanı fazlasıyla veriyor.

2)Öğretim üyelerinin kalitesi ve beraberinde gelen akademik başarılarının fazlalığı. Eğer idealist birisi iseniz ve Bilkent’te okuyorsanız yapamayacağınız şey yok. Geçenlerde görünmezlik pelerinini buldular, yakında ışınlanmayı bulsalar da rahatlasak diye bekliyorum. Denizli-Ankara arası 7 saat yol çekilmiyor.

3)Yurtları. Ailem Ankara’da yaşamıyor olduğu için okula ilk geldiğimde yurda yerleştim. Üniversiteye gelmeden önce “2. sınıfta eve çıkılır abi” düşüncesine sahip birisi olarak söyleyebilirim ki Bilkent’e gelip bu fikir üzerinde 180 derece dönüş yapmış bir insanım. Evet çok doğru. Bilkent Üniversitesi’nin yurtta kalan öğrencilere sundukları saymakla bitmez. Eğer Merkez Kampüs yurtlarında kalıyor iseniz istediğiniz bir vakitte yurttan dışarı adımınızı atabilir ve yine istediğiniz vakitte yurda dönebilirsiniz. Doğu Kampüs yurtlarında bu pek mümkün olmuyor sanırım; ama merkezde kimse size karışmıyor. Bu bence bir üniversitenin yurtta kalan öğrencisine sağlayabileceği en güzel imkanlardan. Ayrıca odalarının kullanışlılığı, haftalık bakımı ve temizliği, banyo ve tuvaletlerin bakımı, ortak mutfak ve çalışma odalarında arkadaşlarınızla vakit geçirme imkanı, çamaşır ve ütü odalarının varlığı ile Bilkent Üniversitesi yurtları bizlere güzel bir konaklama sağlıyor.

4) Her ne kadar çok takılma şansı bulamasam da halka açık kütüphanesi bizlere her türlü yazılı,işitsel ve görsel kaynak sağlamakla yetinmiyor,ayrıca bizlere harika bir ders çalışma ortamı sunuyor.

5) Sportif olanaklar… Eğer Bilkent öğrencisi iseniz arkadaşlarınızla kampüs içerisinde bulunan halısahada futbol maçı yapabilir ya da canınız isterse mangal partisi verebilirsiniz. Kapalı spor salonlarının varlığı ile 4 mevsim vücut geliştirebilir, basketbol, voleybol vb. gibi sporlar ile eğlenebilirsiniz.

6) Öğrenci kulüpleri ile ünivesitede ders olarak bulamayacağınız şeyleri öğrenebilir, kendinizi sadece Bilkent ile sınırlamayıp üniversite sınırları dışına adım atabilirsiniz. Bu kulüplerde öğreneceğiniz bilgileri, kazanacağınız tecrübeleri ve edineceğiniz kontakları mezun olduktan sonra iş hayatınızda kullanabilirsiniz.

7)İstediğiniz hocadan, uygun vakitlerde ders alma imkanı. Evet yanlış duymadınız, Bilkent’te yalnızca alacağınız dersi değil, dersin hocasını da seçebiliyorsunuz. Tabi bu durum ders kayıt dönemlerinde bölüm sekreterliklerinin önünde yığılmalar ve sisteme laf atmalarla sonuçlansa da şanslı olanlarımız istedikleri dersi istedikleri hocadan alabiliyor.

Gördüğünüz gibi Bilkent’te sınır yok. Sınıra yer de yok !

Bu üniversiteye adım attığımdan beri aklımda hep şu laf dolaşıyor: “Hayallerimin ötesinde bir üniversitede okuyorum.”

Aslında mühendislik okumak benim daha küçük yaşlardan itibaren farkında olmadan yaptıklarımın bir sonucudur diyebilirim. Küçükken lego oynamaya bayılırdım. (Laf aramızda, hala lego görünce heyecanlanıyorum.) Bir zamanlar tuhafiye dükkanımızın yanında küçük bir televizyon tamircisi vardı ve ben de kendi dükkanımızdan çok orada takılırdım. Lehim kokusuyla ilk haşır neşir olmuşluğum o zamanlardı. Üstüne üstlük ilköğretim çağımda “Bilim Çocuk” dergisini okuyarak derginin “Kendimiz Yapalım” köşesindeki elektronik devreleri kendi çapımda yapmaya çalışmam ile elektroniğe karşı güçlü bir sempati kazandığımı bilmiyordum.

Liselere Giriş Sınavı’na hazırlanırken fen lisesini hedefliyordum. Sınavı güzel bir şekilde atlattıktan sonra tercih zamanımda Denizli Erbakır Fen Lisesi’ni seçtim. Oysa o zaman tercihimi yaparken ileride seçebileceğim meslek sayısını azaltmış olduğumdan haberim yoktu. Pişman mıyım? Hayır; ancak okuduğum lisenin bana kattıkları ile benden götürdüklerini kıyaslarsam işin içinden hiçbir zaman çıkamıyorum. Neyse, eğer bir fen lisesi mezunu iseniz tercih edebileceğiniz bölüm sayısı sınırlıdır. Herhalde çok fazla bilgisayar oyunu oynamış olmalıyım ki uzun bir süre ortalarda “Bilgisayar Mühendisi olcam ben.” diye dolaştım. Tercih döneminde ise fikrim değişti. Elektrik-Elektroniğin gerek iş alanı, gerek yurt işi ve yurt dışında kabul görülüyor olması, gerekse insanlığa güzel bir hizmet verebilecek olma hayali ile bu bölüme geldim.

Üniversite, bir insanın küçüklüğünde başlayan saf ve temiz hayallerinin en güzel parçasıdır. Benim için de böyleydi. Ailemin etkisiyle olmalı ki henüz küçük yaşlarda ODTÜ, Bilkent, Boğaziçi gibi Türkiye’de akademik ve sosyal alandaki başarıları ile kendilerini kanıtlamış üniversitelerin isimlerini işitme fırsatım oldu. Tabi o zamanlar bu üniversitelere gitmek benim için bir hayal iken gün geçtikçe bu hayaller hedef olmaya başlamıştı.

İlköğretim çağımda ODTÜ çok meşhur bir üniversite idi. ÖSS’de Türkiye derecesi yapmış insanlar hep ODTÜ’ye giderlerdi. Ayrıca birçok başarılı çalışma da hep ODTÜ önderliğinde inşa edilirdi. Bu sebeple ben de büyüdüğümde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde kendimi görmek istemiştim.

Lise boyunca hayalim uzun bir süre değişmedi: ODTÜ’yü düşünüyordum. Okulumuza gelen eski mezunlar, çeşitli üniversitelerin öğretim üyeleri ve tanıtım ekipleri de fikirlerimi değiştiremedi. Lakin o günlerde okumak istediğim üniversitenin bulunmasını istediğim şehir ise Ankara idi. Bu sebeple Ankara’daki diğer üniversiteleri araştırırken Bilkent gözüme ilişti. Verdiği eğitimin kalitesinden olsa gerek ki o dönemde Bilkent, sadece benim gözümde değil tüm Türkiye’de yükselen bir değer olmaya başlamıştı. Belki de zaten öyleydi; fakat ben bu durumu yeni öğrenmiştim : )

ÖSS’ye girip çıktıktan sonra tercihlerden önce Ankara’yı ziyaret etme fırsatı buldum. Şansızlığımızdan mıdır bilmiyorum; ama çeşitli gerekçelerden dolayı lisemizde hiçbir üniversite gezisi olmadı. Bu sebeple, bu ziyaret benim için çok faydalı oldu diyebilirim. Tabi aklımda iki üniversite vardı: Bilkent ve ODTÜ. İkisini de gezdik. Kampüslerini gördüğümde Bilkent çok daha cazip geldi. Bir kere ODTÜ’ye göre daha bakımlıydı ve fakülteler iç içeydi. Bilkent’i tanıtan kız, bize Bilkent’te her öğrencinin ihtiyaçlarına karşılık bulabileceğini söylemiş ve Bilkent’te sağlanan olanaklardan fazlasıyla bahsetmişti. O tanıtımdan çok etkilendim ve tercih dönemimde gözüm kapalı “Bilkent !” dedim.