CTIS'ten bahsederken bilgisayar mühendisleriyle kıyaslamamak mümkün değil. Özellikle benim gibi teknik lise dışındaki liselerden gelen arkadaşlar neden bilgisayar mühendisi olmak varken buraya geleyim diyordur. Şahsen bölüme başlayana kadar ben de öyle düşünüyordum. Fakat geçtiğimiz üç yıl içinde düşüncelerim çok değişti. Ders programları, derslerin içerikleri ve işlenişi ne yazık ki oldukça farklı bu bölümler arasında. Bilgisayar mühendisliği daha çok teorik bilgilerle ve kısmen pratikle ilerlerken CTIS tamamen pratik bilgisayar programlama üzerinden gidiyor. İnsan ikinci sınıfı bitirdiğinde şöyle bir durup "ne çok şey öğrenmişim" diyor ve iki yılı daha olduğunu fark ediyor.

Aslında dışarıdan bakılınca ilk göze çarpan fark diploma farkı. Bizim diplomamız Türkiye'de mühendis diploması olmuyor. Yurtdışında ikisi de B.S. (Bachelor of Science) ancak burada mühendis diploması diye bir şey var. Terimi daha önce duymuş insanlar inşaat mühendislerinin imza yetkileri gibi avantajlarını hatırlayabilir. Ancak bizim sektörde imza atacak bir şey yok. Dolayısıyla o noktada farkeden bir şey yok. Bu durumda yegane fark devlette çalışmaya karar verdiğinizde ortaya çıkan maaş farkı. Aynı işi bile yapsanız devlet mühendise daha çok maaş verir. Özel sektördeyse zaten olayın diplomayla alakası yoktur, sizin kendinizi geliştirmenize ve pazarlamanıza bakar. Eğer hedefiniz devlet değilse diplomayı bir kenara bırakıp bölümler arasındaki farkları daha detaylı incelemek gerek. Nitekim yüksek lisansa sıcak bakıyorsanız CTIS mezunu olarak bilgisayar mühendisliği yüksek lisansı yapıldığında da önceki diploma değişip mühendis diplomasına dönüşecek, yukarıda bahsettiğim diploma farkı da ortadan kalkacaktır.

Ders programından fizik, biyoloji, calculus gibi programlama ile pek ilgisi olmayan dersler çıkarıldığı için bir dönem okula ara verip staj yapma imkanı doğuyor. İkinci sınıf sonunda yapılan bir aylık staja ek olarak 4 ay daha dönem stajı yapıyorsunuz. Mühendisliklerde 2. ve 3. sınıf sonunda birer ay staj oluyor. 1 aylık stajlarda zaten zamanın çoğunun şirkete ve düzene alışmakla geçtiği düşünülürse 4 aylık bir stajın ne kadar fark yaratacağı tahmin edilebilir.

Lab olanakları başarılı. Cisco, EMC, Oracle, NVidia gibi şirketlerle yapılan eğitim anlaşmaları sayesinde açılan özel dersler ve alınan ekipmanlar mevcut. Bu sene şuanda yalnızca NVidia ve mobil uygulama derslerinde kullanılan bir iMac labı da açıldı. Dolayısıyla lab konusunda şikayet edilebilecek fazla bir şey yok. Genel olarak bölümümden memnunum.

Dipnot: Akademik gitmek isteyen yani asistan, profesör, eğitim görevlisi olmak için bilgisayar mühendisliği bölümleri daha doğru bir seçim olacaktır. CTIS mezunları da aynı yüksek lisans, doktora aşamalarından geçerek aynı pozisyonlara gelebilirler. Fakat mühendislik bölümlerindeki teorik yaklaşım ve derslerin içerikleri akademik öğrenime daha elverişlidir.

Kabaca söylemek gerekirse öğretmenlik haricinde içinde bilgisayar geçen her işi yapabilir. Yazılım ve uygulama ağırlıklı bir bölümdür. Dolayısı ile sektöre geçildiğinde CTIS mezunları birçok rakibine göre daha avantajlıdır.

Geçenlerde Obama 2020 yılında Amerika'da 1.4 milyon bilgisayar programcısı işi açılacakken yalnızca 400 bin bilgisayar bilimi mezunu verileceğinden bahsediyordu. Benzer durum Türkiye ve Dünya'nın geri kalanı için de geçerli. Böyle bir ortamda kendini geliştirmiş bir CTIS öğrencisi "iş bulur" değil "iyi iş bulur" kategorisindedir.

Liseyi bitirdiğimde Ankara'dan İzmir'e, Eskişehir'e vs. kaçmak gibi bir niyetim var. Nitekim tüm tercih listemi de bunlarla doldurdum. Ta ki bu bölümün varlığından haberdar olana kadar.

Gönlümde bilgisayar mühendisliği yatsa da puanım yüksek üniversitelere yetmiyordu. Bilkent'in burssuzunu zar zor yakalıyordum fakat en azından P burs olmadan giremezdim. Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri'nde (CTIS) tutturabiliyordum. Bölüm tanıtımını görmeye gittiğimdeyse Erkan Hoca'nın (Bölüm başkanımız) sunumu beni kafaladı ve bu bölümü seçtim. Bilkent'i bölümüm için seçtim, Bilkent'in güzellikleri de yanıma kâr kaldı.

Önyargıları kafaya takmayın. Kimileri Bilkentliler için "havalı" veya "baba parası yiyen" gibi terimler kullanır. Kimileri Bilkentliler ister istemez cümle içinde ingilizce kelime kullandıklarında hava attıklarını düşünür. Özetle ne siz karar verirken burada burnu havada insanlar arasında boğulacağınızı düşünün ne de girdiğinizde insanların sizi burnu havada düşünmesini kafaya takın.

Aynı şekilde mezun olur olmaz çok iyi yerlere gelecekmişsiniz gibi hayallere kapılmayın. Diploma önemli görünebilir ama o diplomayı alana kadar Bilkent'in imkanlarını mümkün olduğunca değerlendirip kendini geliştirebilmek daha önemlidir.

Çevremdeki insanların çok azının burs durumunu biliyorum. Bilkentte bir insanın burs durumunu bilmek memleketini bilmek gibi bir şey. Genel kültür olarak bilebilirsiniz, belki üzerine muhabbet edersiniz, ama hiçbir zaman gerçek bir önem arz etmez.

Kampüsü güzel. Çimlik alanları ve olanakları insanı tatmin ediyor.

- Belki de Türkiye'nin en iyi üniversite kütüphanesine sahip. Özellikle online ulaşabildiğiniz oldukça kaynak mevcut yapılan anlaşmalar sayesinde. Çalışma ortamları da oldukça kullanışlı. ODTÜ, Hacettepe gibi üniversitelerden çokça kişinin kaynak bulmak için bizim kütüphaneleri dolandığını görebilirsiniz.

- Yemek yenecek mekanlar oldukça var ve her zaman Bilkent Center'a inmeniz mümkün. Tabi öğle arasında gidecekseniz bir araba bulmak zorundasınız.

- Kampüs içi ve dışı ulaşım için servisler mevcut ve oldukça kullanışlı. Hem ücretsiz hem de rahatlar.

- Spor salonları da ücretsiz ve kullanışlı. Futbol, basketbol sahaları mevcut. Havuz yapılacağına dair duyumlar aldım ancak net bilmiyorum (Evet Bilkent'te halen bir havuz yok).

- Yurtta kalmadım fakat kimi yurtların insan ötesi küçüklükte olduğunu biliyorum. Açıkçası hiç ilgimi çeken koşullar değil ne kadar yurt ortamını tatmak ilgi çekici olsa da. Giriş çıkış saatleri konusunda başka üniversitelerde sıkça görebileceğiniz kısıtlamalar yok.