Paralı ve zahmetsiz bir iş arıyorsanız bu bölümü okumayın. Çeşitli zahmetleri var. Bir kere birincisi, çok düzenli bir okuma programına kendinizi tâbi tutmazsanız, tarihçi değil, ancak tarih bölümü mezunu olabilirsiniz. Bu da, yaklaşık 5-10 yıllık bir program sonunda, ancak tarih camiasına adım atabilmek demektir ki, başka hiçbir bölümde böyle zahmetli bir iş yok. Felsefe ve türevlerini de işin içine katıyorum; çünkü onların da vakit alan kısımları o bölümlerin tarihleridir; yani sonuçta felsefe tarihi, sosyoloji tarihi, ama tarih okumuş olursunuz.
Üniversitede kalabilirsiniz, bence kolay. Hattâ öğretmen olarak atanmaktan daha kolay. Hükûmetin yanlış politikası üniversite hocalığını lise hocalığından daha kolay kazanılan bir şey yaptı çünkü. Devlet memuru olursunuz, arşiv memuru falan... İş çok. Hiç olmadı polis olur, biber gazı atarsınız. Dört yıllık bir bölüm bitiren polislerin en çoğu tarih mezunu.
Tablo pek ümitli, iç açıcı değil bu bölümde. Bunu okumak için deli olmalısınız. Ama sözelci iseniz başka bir seçeneğiniz de, bence yok. Ben sözelci de değildim. =))

Öncelikle, üniversite her şehre açılmaz. Üniversite öğrencisi seçkin olmak zorundadır. Seçkinci değil, seçkin diyorum. Yâni, herkes üniversite okumamalıdır. Üniversitenin kendini bulabileceği bir ortam vardır. Bu ortam illâ fizikî ortam demek değildir. Şırnak'ta açılan üniversitenin, seçkinlikten ve tarihten hiçbir nasîbi olamaz. Okuyana üniversitelilik nâmına hiçbir şey katamaz. Onun için, büyük şehirlerdeki üniversiteler seçilmelidir. Yoksa, "üniversite okudum." demenin de bir mânâsı olmaz. Ankara bir büyük şehir ve cumhûriyetin kurulduğu şehir olmak îtibâriyle belirli bir kültürü de var. Onun için Ankara ve Ankara Üniversitesi, diyebiliriz... (Bu bir 'Beyaz Türk Güzellemesi' değildir.)

Kaygılarınıza göre değişir. Sizi tanımıyorum ki... İdealist misiniz, parayı mı seversiniz, rüzgârın akışıyla mı yön alırsınız? Ama ikisi de önemlidir. Bölüm tercîhi şahsî tatmin, üniversite tercîhi de meslekî îtibâr için önemlidir.

Güzel soru. =))
Tarih okuduğum için memnûnum; tekrar okumak isterdim ve zâten lisansüstü eğitimim de devâm ediyor. Ancak astrofizik okurdum, diyebilirdim. Çünkü beni tarihin bilim yanından çok, roman yanı çekiyor. Şimdi bunu buradan okuyacak bir kişi, yıllar sonra, yaptığım işin bilim değil roman olduğunu, bu beyânıma dayanarak iddia edebilir ama dikkat etsin, dayandığı yer çökmesin, mazallah, yaralanır falan... Ondan bahsetmiyorum. Herkesin, kendi arkaplânına ve altyapısına göre bir tarih tasarımı vardır. Gâyet anlaşılabilirdir ki, geçmişte yaşamış insanlardan bize kalan, yaşananların milyonda biri bile etmeyecek parşömen parçalarıdır ve biz onlardan, kendi tasarımımıza göre, belirli sorular sorarak, gerçeğe en yakın tarihi çekip çıkarmayı deneriz. Bu işin bilim kısmı. Ancak bir de, hiçbir zaman doldurulamayacak kısımları tasavvur yoluyla doldurmak işi var ki, bu da muhayyile ve müfekkire kudretiyle alâkalıdır. Roman tarafı budur ve çok keyiflidir. Bugün tarihin insanları bu kadar çok çekiyor olmasının sebebi de budur.
İmdi, bu şartlar altında, tarih, tarihçiye dünün romanını yapma imkânı veriyorsa, astrofizik de geleceğin romanını yapma imkânı verir. Keşfedilmemiş bir sürü gezegenin hayâli bile insanı gerçekliğinden, uzay ve zamânından koparır ve mükemmel hülyâlara gark eder. Onun için, ben biraz da hayalperest olduğumdan, astrofizik okumak isterdim. Hoş, çok geç kalmış da değilim. Bir ihtiyârlık hobisi olarak bunu hâlâ yapabilirim.

Gelir durumuna göre değişir ama ben, yurtta kalmak isteyip de biraz uğraştıktan sonra kalamayanını görmedim. Fizikî imkânlardan bahsediyorsanız, bütün devlet yurtları gibi Ankara Üniversitesi'ninki de vasat. Ancak üniversitenin bir iki vakıf yurdu var, onlar herkese çıkmıyor. Onlar iyi yurtlar işte. Ankara'da dayınız var mı? =))

Erasmus'la her sene her bölümden belirli sayıda kişi yurtdışına gidebiliyor ve zor da değil. Gitmek isterseniz bu konuda gâyet iyi imkânlar sunan bir üniversite Ankara Üniversitesi.

Ankara'yı tanıyor musunuz? En önemlisi bu. Tanımıyorsanız, yere dikkatle bakarak yürüyün, her ân bir sıvıya basıp kayıp düşme tehlikesi ile karşılaşabilirsiniz. Sonra, size omuz atarak yürüyen insanlara sinirlenmeyin. Onlar size omuz atmıyorlar, aslında aceleleri var ve önlerine kimin çıktığıyla hiç ilgilenmiyorlar. =))
Üniversite için konuşamam. Çünkü fakültenizi bilmem gerekiyor. Bizim üniversitenin bir büyük kampüsü yok, dağınık vaziyetteyiz. Başka fakülteler için konuşmak doğru olmaz.

Sadece denizi göremiyorsunuz. Ha, bir de teröristler var.

İşte burası çok önemli.
Büyük şehirde üniversite öğrencisi olunur. Küçük şehirde böyle bir şey yok.
İyi hocalar büyük şehirlerde, iyi kitapçılar aynen, sahaflar aynı şekilde. Tiyatrolar, eğlenceler ve hattâ büyük çaplı eylemler... =))
Ankara da bir büyük şehir olduğuna göre...

Ankara Üniversitesi'nde çok fazla siyaset var. Fakat siyasetin de kötüsü... Burada teröristler var. Ama yine de gelin, size bir şey yapamazlar.

Ankara Üniversitesi'nin hocaları iyidir. Eğer gerçekten okumaya geliyorsanız doğru üniversitelerden birini tercih ediyorsunuz demektir.

Dünyaya gözlerinizi açtığınız, ömrünüzün ilk yıllarını yaşadığınız evden ayrıldığınızda üzülürsünüz. Dedenizin, nenenizin evi kullanılmaz hâle gelirse çocukluğunuzun da o evlerle birlikte tahrip olduğunu sanırsınız. Öyle bir şey.
Tarih insana eskiden ne olduğunu gösterir. Eskiden ne olduğunu değilse de, atalarının eskiden ne olduğunu gösterir. Bu da, benim eskiden ne olduğumu anlamam için önemlidir. Hiç yaşamadığım devirlerde birileri, benim için yaşamıştır. Onların bizim geçmişimiz olduğu doğru; fakat biz de onların geleceğiyiz veya-bizim için konuşuyorum-şu ânıyız. Tarih okumak bunun için önemlidir. İnsana, yaşadığı toplumun, bulunduğu devletin ne olduğunu anlatır. Ve bu da insanın kendisinin ne olduğunu anlamasını sağlar. İnsanın kendisini tanıması ise, dünyayı tanımak yolunda attığı bir ufak, ama vazgeçilmez adım.