Sosyal ortam her ne kadar insanı çok rahatsız edecek seviyede olmasa da, kişisel özellik olarak biraz hassas olan burslu öğrenciler rahatsızlık hissedebilir. Çünkü Bilkent’teki öğrencilerin yüzde 60′ı burssuz ve bu öğrencilerin yaşama şekline bağlı olarak dünya görüşleri çok da geniş olmayabiliyor. Bu da diğer öğrenciler için kimi zaman olumsuz bir durum yaratıyor, ifade edilmese de küçük soğukluklar meydana gelebiliyor. Diğer yandan Bilkent’te yemek fiyatları biraz ortalamanın üzerinde. Eğer burslu okumayı düşünüyorsanız okuldan aldığınız bursun büyük bir miktarını kampüs içinde yemek için kullanacaksınız. Alternatifler tabii ki var, Bilintur restoran gayet uygun fiyata tabldot yemek hizmeti veriyor fakat geri kalan mekanların büyük çoğunluğu ortalamanın üzerinde fiyatlara sahip. Bunun dışında üniversite hakkında rahatsız hissettiğim herhangi bir durum yok.

Bilkent şimdiye kadar görebildiğim kadarıyla Türkiye standartlarının hiç değilse üzerinde olmaya çalışan bir okul ve yaptığı her hamleyle bunu vurgulamaya ve güçlendirmeye çalışıyor. Öğrenci – akademisyen ilişkisi konusuna son birkaç yıldır özellikle önem veriyor ve bu bence çok önemli bir konu. Diğer bir yandan, öğrenciler için çok bir şey ifade etmiyor gibi gözükse de yönetimin (özellikle rektör) öğrencilerle olabildiğince iç içe olması çok faydalı. Rektör Abdullah Atalar’ın Twitter hesabı kullanması ve moodle’da öğrencilerin sorularına bizzat cevap vermek için bir forum açması kayda değer gelişmeler. Ve son olarak, Bilkent Kütüphanesi beni buraya çeken en büyük etkenlerden oldu. Muhtemelen bir yıldır kampüs içinde yurt odamdan sonra en çok vaktimi geçirdiğim yer kütüphane ve arayıp da bulamadığım herhangi bir kaynak henüz olmadı.

Başlangıçta alternatiflerim tıp ve mühendislikler şeklinde iki ana ayrı kolda şekillenmişti. Fakat tıp okuma konusunda istekli olup olmadığımdan tam olarak emin değildim. Önce bu konuda kendimi sorguladım, daha sonra tıp okumanın bana diğer alternatiflerden daha fazla pişmanlık getireceğine kanaat getirdim. Çünkü tıp seçtiğim takdirde önümde beni bekleyen minimum 10 yıllık yorucu bir platform olacaktı ve ben kendimi amiyane tabirle pek de ‘zora gelemeyen’ bir öğrenci olarak görüyordum. Bir vakit sonra kabulleneceğimi bilsem de tıp fakültesindeki ilk birkaç yılımın büyük zorluklar içinde geçeceğine karar verdim ve mühendislik seçeneklerine yöneldim. Burada iki seçeneğim vardı, Endüstri veya Elektrik – Elektronik Mühendisliği. Bu ikilemden tercih yapma tarihleri başlayana kadar halen çıkamamıştım. Bir noktada artık ODTÜ Elektrik – Elektronik yazmaya tam karar vermişken beni bundan geri iten sebebin ne olduğunun farkına vardım, ben gerçekten teknik ağırlıklı bir fakültede okumak istemiyordum. Zaten lise hayatım boyunca öğretmenlerim tarafından EA’cı olmaya teşvik edilmiş bir öğrenciydim ve sözel açıdan da bir ağırlığı olan ve tekniğin içinde boğulup gitmeyen bir mühendislik fakültesi yazmak istedim. Bu noktada Endüstri mühendisliği önümde apaçık duruyordu. Kararlarımı bu kadar çabuk değiştirdiğim için gerçekten çok şüphe duydum, daha sonra pişmanlık duyup duymayacağım hakkında çok düşündüm fakat Bilkent Endüstri üzerine okuyabildiğim ve dinleyebildiğim her şeyden yararlandıktan sonra ‘artık pek de şüphelenmeye gerek yok, sanırım en iyisi bu’ diyerek burayı tercih etmeye karar verdim. Burada bölümün geleceği hakkında pek bir şey söyleyemeyeceğim, çünkü henüz ilk yılımı bitirdim ve söyleyebileceklerim herhangi bir yerde okuduklarınızın neredeyse aynıları olacak.

Açıkçası Bilkent tercihi, benim istediğim bölümü seçmemden sonra üzerinde durduğum bir konu oldu. Endüstri Mühendisliği okumaya karar verdikten sonra alternatiflerim yalnızca ikiye -Bilkent ve ODTÜ- düşene kadar eleme yaptım. Ardından yaptığım araştırmalar ve aldığım tavsiyeler sonucunda Bilkent’in gelecek konusunda daha net güvenceler verdiğinin farkına vardım. Birçok sosyal platformda Bilkent Endüstri’nin ABET akreditasyonu, Kariyer Merkezi’nin çalışmaları, bölüm başkanının ve akademik personelin öğrenci ile iletişimi ve Bilkent’in olanakları konusunda ikna edici şeyler okudum. Böylece Bilkent’i tercih ettim.

Benzer Kişiler

Sevil Ayaz
Sevil Ayaz
Shopper & Customer Marketing Manager, Unilever
Ahmet Çınar
Ahmet Çınar
Optimizasyon Mühendisi, Solvoyo
Mehmet Buğra Ünalan
Mehmet Buğra Ünalan
Uygulama Danışmanı, Solvoyo
Ezgi Çavuş
Ezgi Çavuş
Human Resources Business Partner, Unilever
Özge Özel
Özge Özel
Uygulama Danışmanı, Solvoyo
Berkay Özdil
Berkay Özdil
İş Stratejisi Yöneticisi, METRO Türkiye
Emre Haliloğlu
Emre Haliloğlu
Deneyimli Uygulama Danışmanı, Solvoyo
Emre Darıcı
Emre Darıcı
Müşteri Çözümleri Direktörü, Solvoyo
Ayberk Yamak
Ayberk Yamak
Kalite İnovasyon ve İyileştirme Müdürü, BAT Türkiye
Rana Ulusoy
Rana Ulusoy
Assistant Customer Development Executive, Colgate-Palmolive
Can Tombul
Can Tombul
Danışman, Opsago
Ayşe Sinem Furtana
Ayşe Sinem Furtana
TCCAR Import Operations & AEO, ISO Leader, Procter & Gamble
Zeynep Oto
Zeynep Oto
Yöneticilik, Opsago
Ali Doğacan Aydın
Ali Doğacan Aydın
Product Manager, Otsimo
Serdar Olkun
Serdar Olkun
Network & IT Karar Destek Analiz Uzman Yardımcısı, Türk Telekom
Sinan Türkmen
Sinan Türkmen
Bilgi Teknolojileri Uzmanı, Eczacıbaşı Topluluğu
Işıl Sarı
Işıl Sarı
Oral Care&Health Care Market Strategy and Planning Group Manager, Procter & Gamble